18 Temmuz 2007 Çarşamba

Sıfır Noktası... İclal Aydın

Biz,

Yapamadığımızı yapandan öç almak için ardında duruyoruz yalan dolan bir düzenin.,

Gidebilmek cesaret işidir...

Gidene dur demekse “erdem” değil olsa olsa “korkaklık”tır.

Giden gidebiliyorsa olduğu yerde kalana ne oluyor peki?Gitmek isteyip gidememiş olana?Günlerdir yazılıp çiziliyor.

Neco’nun gidişi kızlarının annesi ve kızlarını da aşan bir mesele oldu medyada.

Hiç canım istemedi bu konuda yazmayı.

Çünkü saygıyla sevdiğim iki insan hakkında yazılanlar benim bile canımı sıkıyordu.

Bir şey yaşanmış, bir karar verilmiş, biri kalmış, biri gitmiş, olmuş bitmiş...

Peki neden bu kadar konuşuldu?

Neco yaşamı boyunca bir başka kadını seven ilk erkek miydi?

Oya Hanım güzelliğine, çalışkanlığına ve hayranlık duyulan bir dolu olumlu özelliğine rağmen yerine bir başkası tercih edilmiş görünen ilk kadın mıydı?

Ayşe ve Zeynep anne-babaları ayrılan ilk çocuklar mıydı?

Türkiye’deki pek çok “baba”nın yaptığını yapmadığı için Neco, işin içine “gereğinden” fazla dürüstlük katınca, katma konusunda inat edince, aslında son derece ilkeli davranınca “ilkesel” sahtekârları rahatsız etti...

Çünkü bu toplumun genel anlayışında dürüsütlük olarak kabul gören davranış biçimi “her naneyi yiyip, çaktırmamak, o evde ölmek”tir.

Yaşamını değiştirmek isteyen, itiraz eden, yola çıkan sevilmez.

Sevilmez çünkü kötü örnek olur; iş çıkarır, zordur!

Dürüstlük toplumsal dayağa hazır olmayı gerektirir.

İlişki denilen karmaşık yapının içinde bazen karşındaki kişinin ölümünü istemek bile var aslında. Başarısına sevinmek, mızmızlığından usanmak, dağınıklığından nefret etmek gibi, bir parçası olabiliyor üstelik insan halinin.

Ama yalan seviyoruz biz.

Daha kolay olduğu için.

Ölmesini istediğimiz kişi çekip giderse bu sefer bunu bir kayıp olarak değerlendiriyor; ağıtlar yakıyor, toplumsal fitiller ateşliyor, savaşlar başlatıyoruz.

“Gidenle” ilgili bir gram olumlu düşünce sahibi değilken üstelik.

Ve çok iyi biliyorum ki bu ülkede bir sürü kadın kendisini aldattığına emin olduğu ve nefret ettiği kocasının ölümünü beklemektedir aslında.

Alışılmış olan budur neticede...

Aslında bir ayrılığın ardından gelen günler güzeldir.

Bir süre sonra elbette...

Çünkü giden de kalan da her şeye, hatta yeniden sevmeye, yeniden müziğe, yeniden hayata, yeniden yeni bir şeylere başlamanın sıfır noktasında durmaktadır...

Giden dürüstçe gittim deyip kalan da bu gidişi asilce kabul edebildiyse eğer geri kalan herkese sıfır noktasında kendi fare deliğine dönmek düşer..

Yalan mı...